17 Mayıs 2009 Pazar

Aslında her şey bir cinnetle başladı...

Sıcak bir İstanbul yazında ter ve apış arası kokan dolmuş ve otobüslerde dolanırken geçirdim bu cinneti.

Öyyyle bir cinnetti ki sıcakta yoğunlaşmış ve yapış yapış olmuş ter kokusunun kol gezdiği dolmuştan zor attım kendi mi dışarı...
O dolmuşun kokusu hala burnumdadır geçen zaman içerisinde...
Cinnetin getirdiği şapşalaklıkla kaldırımda kan ter içinde bakınırken etrafa mal değneği gibi...
Bir şey geçti yanımdan...
Püfür püfür...

O an!
Bir ışık çaktı beynim ortasında....

3,5 – 4 sene 2 tekerin üzerinde geçti... Hasbel kader...
Hasbel kader dağ bayırda dolaştım, Türkiye’yi de gezim, Dünya’nın çatısınada çıktım...
Hasbel kader...

Hasbel kader ruhuma giren bir virüs beni rahat bırakmıyor.
Sanırım aklımda hep türlü türlü yerler görmek isteyen bir virüs olacak...
Ve beynimi kırt kırt kemirecek...

Hasbel kader Akdeniz’in etrafını dolanacağım yakında... –Kısmetse-

Bu süreçte şuna inanıyorum “Bir cinnet her şeyi çözer”*
*“Dondurmam Kaymak” Filminden bir replik

Hiç yorum yok: